Ahval
- Fasarya
- 20 Haz 2022
- 1 dakikada okunur
Sessiz bir rüzgarın esintisi gibiydi, ürperirdi tenim. Üşümeyi aldırış etmezdim. Ne oldu? Donmayı mı göze alamadım?
Zamanın çaresizliğini mi yaşıyoruz yoksa?
Şiirlerle harmanlayıp şair olmak mı bu hayatın ihtirası?
İhtiraslar küçük, anlamsız, fiyakasız senin yanında. Anımda olan tüm zarar ziyan umrumda mı?
Şimdi o şimşekleri bensiz mi toplayıp doğuracaksın güneşi? Kızgınım hayatın onca düzensiz girişimine, olmayışına, olduramayışıma..
Öfkeliyim suçumun ne olduğunu anlamayışıma.
Eksildim, hep eksiktim. Bu bir melankolik bir isyan değil. Gerçeklerin gün yüzünde tutumu sadece. Bir kayanın suya mağlup oluşu aslında. Lütfen yanlış anlama beni arşta değil gözüm,
arşta ben değilim zaten. Hayatının iplerini elime almakta değil kaidem.
Sadece,
sadece seni yağmurlu bir gecede bir apartman kenarında başıboş, ürkek ve korkak bırakmamaktı ihtirasım. Sakın beni yanlış anlama, sen güçsüz değilsin. Sende, bende ve herkeste olduğu gibi zayıflıklarımız var. Benim niyetim sert rüzgara kapı olmak,
Benim niyetim çağlamış okyanusta sandal olmak. Ve tek ihtirasım, sadece anlaşılmak. Küçük İskenderi seviyorum ve bizi tanımlamasınıda. Diyor ya “Bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. Dövüşecek çok düşmanımız var. Kucaklayacak çok arkadaşımız var. Bizim sebebimiz bu.“ öyle de. Aynı mevzide çatışma sırasında düşman taaruzunu durdurma amacıyla silahlarına sıkı sıkı sarılmış iki silah arkadaşı gibi, taaruz bitince aynı mevzide birbirini yiyen kedi köpek gibi, gibi..
İhtiraslarımızın yerni sukünetin ele alışı gibi..
Yorumlar