Papatya
- Fasarya
- 25 May 2019
- 2 dakikada okunur
Her gecenin kıyısında biraz daha insan olmaya gayret gösteriyorum, beynimin içindeki her odanın kapısını açıyorum, elimi her uzattığım kapının içinden gelen karanlığı alıp dışarı vurmak için korkusuzca kendimi
suçluyorum.
Kötülükleri görmek istemezsiniz çoğunuz.Evet ürkersiniz, bir kefeye koyamazsınız sonrasında olan olaylara öküzün trene baktığı gibi bakmaya başlarsınız ve köşenize çekilirsiniz. Hayat sizi yavaş yavaş
duyarsızlaştırmaya başlar. Her bir parçada birer birer odanızın kapısını kapatıverirsiniz, umarsızca.Dediğim gibi hayat denilen şey zafer kesesini azar azar doldurmaya başlar böylelikle. Zamanın bir tanesinde düşünmeye başlarsınız yüzünüzdeki doğallık gitmeye başlar, her şeyin farkında olduğunuzu düşünmeye başlarsınız ve belki de bu doğrudur başkasının göremediğini görmeye başlamışsınızdır her anlamda. İnsanların düzelmeleri gerektiğini düşünmeye başlarsınız ya da bu başlı başına kendi köşenizde ki dünyanızı şekillendirme girişimidir ya da dünyanın gerçek yüzüyle tanışmaya başlamışsınızdır(her seferinde kendi dünyanızı yaratmak daha mantıklı gelmiştir).
Artık insanoğlunun yüzündeki her bir mimikten insan halinden anlamaya başlamış olursunuz her bir mimiği sonuca bağlamaya başlarsınız. İnsanın bakışındaki içtenlik ile köşedeki dünyanızın çatlak bir yerinden bir papatya baş vermeye başlar.İşte o zaman küçücük köşeyi kocaman dünyaya değişmek istemezsiniz, daha çok o nefesi içinize çekmek,her dakikanızı o papatyaya bakarak geçirmek istersiniz, gün gelir güneş bulutların ardına gizlenir...
Bu çok uzun veya çok kısada sürebilir (bu sürede zaman kavramının genişlediğini söyleyebilirim) ama ne olursa olsun o köşeden ayrılmazsınız, ayrılamazsınız.. Umut dolu ve yalvarırcasına bakan gözlerle güneşi kapatan bulutlara bakmaya başlarsınız, sadece güneşin tekrardan açacağını düşünürsünüz aksini düşünmeye cesaret edemezsiniz çünkü, ilk aydınlanmayı bekler durursunuz, bir müddet geçtikten sonra kendinizin aydınlanması gerektiği düşüncesi başlar ve bulutlara bakmaktan vazgeçer, dünyanızın güzide varlığına odaklanır, solmaması için beyninizin içini kemirmeye başlarsınız. Bulutlara küser, bir damla su vermediği için göz yaşlarınızı damlatırsınız her baktığınızda papatyanıza, kökündeki toprağı eşelersiniz nefes alabilmesi için, ciğerlerinizdeki havanın son raddesine kadar üflersiniz ısınması için.. Papatyanız da direnç göstermez artık, sizden vazgeçer. Zor koşulları geçebileceğinize inanmaz çünkü inanç ateşinin üstüne sizin göz yaşlarınızı döktüğünüzü zanneder, hakikati görmek istemeden sizden vazgeçer.
Kendi köşenizdeki hayatınızda yaşayıp gideceğiniz düşüncesi artık yerle bir olmuştur, güneşe küsmüşsünüzdür. Artık sizi yakmaya başlasa bile umursamadan altında hayatınızı sürdürmeye başlarsınız, bulutları, bulutları düşünmezsiniz bile halbuki güneş ile aranızda kalkan olup sizi koruyabilecek iken, bulutların serinliğine de ihtiyaç duymazsınız artık. Gün geçtikçe daha sert toprağa basmak istersiniz.
Artık her olayda şaşkınlık geçirmeden olan biteni izlemeye başlarsınız, gece karanlığında uyumaz sabah aydınlığını da göz kapaklarınızla karartmaya başlarsınız. Zifiri olmayı tercih edersiniz.
İşte çocuklar yukarıda da dediğim gibi kendi dünyanızı yaratmak her seferinde mantıklı olandır fakat hayat her seferinde kapı aralığından size selam verecektir.
O papatya sizin hayatınız, bakan gözleriniz umudunuz, düşünceleriniz cesaretiniz, Güneş ihtiyacınız, Bulutlar öğretmeniniz, akan yaşınız ve nefesiniz sizin mücadelenizdir.
"Bakan gözleriniz hiç kaybolmasın, bulutlarınız daha da karanlık olsun, akan yaşınız ve nefesiniz hiç bitmesin ve papatyanız hiç solmasın..."
Yorumlar